Var Olmak
(Yaşamak)
Var olmak durumunu var
olmak yapan nedir? Bahsettiğimiz var oluş,
bir taşın var olması gibi bir var oluş değildir, yaşamsal bir varoluştur.
Yaşamı yaşam yapan şey ise değişimdir. Canlı olan ile ölü olan
arasındaki fark, canlı olanın sürekli kendi iç dinamikleri aracılığıyla bir
değişim halinde olmasıdır, ölü olanı ise sadece çevresel şartlar
değiştirebilir. Değişimin olmadığı yerde
yaşam yoktur, değişim yaşam ağacının sürekli büyümesidir, dallanıp
budaklanmasıdır.
Yaşamsal değişim tabi ki
rastgele bir değişim değildir, yönü vardır ve bu yönde evrim, yani yaşamın
artmasıdır. Bu değişimin temel
özelliği bilgisinin değişmesi, artmasıdır. Bu bilgi artışını farkındalık diye
tanımlayabiliriz. Örneğin, tek hücreli canlı bazı çevresel
şartları nasıl yönlendireceğinin bilgisine sahiptir - çevredeki bazı
kimyasalları, kendi yaşamının devamı için reaksiyona sokarak enerji üretir -
ama çevresel şartlar tarafından çok kolay yönlendirilir (O kimyasalın bitmesi).
Fakat evrimsel anlamda
daha ileri bir canlı ( daha çok bilgi sahibi, daha farkında olan) bazı çevresel
şartların farkına varıp, bunlar tarafından yönlendirilmekten kurtulabilir.
Örneğin, bir köpek, besininin bitmesi durumunda, besin arayacak başka ortamlar
bulabilir, kendini tehdit eden canlıları fark edip uzaklaşabilir.
Yani yaşamın temel
amacını bilgi arttırarak evrimleşmek olduğunu söyleyebiliriz.
Yaşamın
Temel Şartı
Yaşamı oluşturan bu öz
bilgi varlığının - genetik kod - yaşamın devamı için paylaşılması gerekir. Örnek olarak, hücrenin
bölünürken, bilgisini bir diğer hücreye geçirmesi, canlıların genetik
değişimlerini bir sonraki nesillere aktarmalarını verebiliriz. Çünkü paylaşılmayan
bilgi yaşamı çeşitlendirmez, birey bazında kalır ve organizma ölünce yok olur.
Bu da evrimin ve yaşamın amacına ters düşer. Yani paylaşım olmaksızın yaşam
olmaz.
Bu sonsuz değişim
zincirinin içerisinde yaşamı kapsasın veya kapsamasın her varlık bir bütünün
parçasıdır, her değişimin başka bir değişime etkisi vardır ve varlığa ait
herhangi bir bilgi bu değişimi idrak edip belirlemeye yarar, akabinde yaşama
hizmet etme yolunun önünü açar. (Bkz. Kaos Teorisi) Örneğin, ateşin yakıcı
olduğunun bilinmesi, ateşin tehlikelerini belirleyebilmemize ve ateşten
sakınmamıza yol açar.
Tabi ki bilgi ediniminin
birey odaklı olup, bir süre sonra başka yaşamsal formları tahrip etmesi bu
zinciri bozar ve akabinde bireyin yaşamını tehdit eder. Örnek olarak başka
canlıların yaşam haklarına saygı duymadan, onların yaşam alanlarının su
kaynaklarının tahrip edilmesi, betonlaştırılması, akabinde bunun su kıtlığı ve
besin temin edememe olarak geri dönmesini sunabiliriz.
Sonuç olarak
varlığımızın temel amacı sürekli bir bilgi edinimi, paylaşımı ve bunların
oluşturduğu değişimdir.
İçinde bulunduğumuz
yaşamı bu yasa çerçevesinde nasıl incelemeliyiz?
İnsan dışında hiçbir
hayvan kendi bilincinin farkına varamadığı için hayvanların yapay bir müdahale
olmaksızın bu evrim çizgisinden sapması mümkün değildir. Lakin insan kendi
bilincinin farkına varabilmiş, kendine dönük bir sorgulama yapmış ve bu
sorgulamanın sonucu olarak çok farklı çizgilerde yürümeye başlamıştır. Bunun
sonucu olarak kimi zaman yaşam ve evrim çizgisini çok güzel koruyup
geliştirmiş, kimi zamanda yaşamı öldüren bir çizgide hareket etmiştir.
Bireyin sürekli bir
değişim halinde olması gerekmektedir, sürekli bir bilgi ediniminde olup bunu
yaşamı yükseltmek için - sadece kendi yaşamını değil, yaşama dair her şeyi -
kullanmalı, bilgisini paylaşarak gelecek nesillere daha çok yaşam imkanı
bırakmalıdır.
İnsanın
Bilgi Edinim Süreci
İnsan kendi bilincinin
farkına vardığı için, bilgisini, hem genetik kodla, hem birebir iletişimle
aktarabilen bir canlı olmuştur. Bu bilginin esas temin yolu ise varlıktaki
neden-sonuç ilişkisinin farkına varabilmesidir. Bilimlerin çıkış noktası budur,
doğadaki sonuçlara bakarak bunların nedenini araştırırlar.
Birey bilgi edinirken,
sorgularken veya herhangi bir şeyi incelerken bu neden sonuç ilkesini göz
önünde bulundurmalıdır. Genetik evrimde, kendi kendini sorgulayan bir mekanizma
olmadığı için çizgisi sabittir, fakat zihinsel evrim ve zihinsel evrimin
genetik evrime etkisi, yolunu şaşırmaya müsaittir. Bu yüzden neden sonuç
ilkesi göz önünde bulundurulmalıdır, bulundurulmadığı takdirde yüzeysellik,
sığlık ve dogmatizm dediğimiz sorunlar ortaya çıkar. Örneğin, toplumda şiddet
olaylarının ortaya çıkmasını şiddet eylemi yapan bireylerin “kötülüğüne”
yorulması, bu sorunu çözmez, hatta daha kötü sonuçlara yol açabilir. Lakin bireyleri şiddet
eylemine iten sebepler araştırılırsa, sorunun çözülmesinde büyük bir adım
atılmış olur.
Bilgi edinim sürecinde
bu ilkenin bir metod haline getirilmesi, bilginin durağanlaşmasına, hataların
yapılmasına, bu hataların toplumsal dogmalara dönüşmesine engel olur ve yaşamın
gelişmesine yardımcı olur.
Tabi ki insanın ve
toplumun yaşamını şekillendiren çok fazla dinamik vardır ve bunlar tek tek
irdelenmelidir.
Biyofili
Ve Nekrofili
Erich Fromm’un
tanımlamasına göre bu iki eğilim insanın içinde sürekli çatışmakta olan iki
kutubun - yaşam ve ölüm, ilerleme ve çürüme - en temel iki psikolojik yansımasıdır.
Biyofil eğilim yaşamdan, değişimden, özgürlükten, gelişmekten, sevgiden
hoşlanırken, nekrofil eğilim ölümden, durağanlıktan, otoriteden, tahakkümden,
çürümeden, şiddetten hoşlanır.
“İnsanlar arasında
ruhsal ve ahlaksal açıdan ölümü sevenlerle yaşamı sevenler (necrophilous’la
biophilous) arasındaki ayrımdan daha büyük bir ayrım düşünülemez. Bu bir
insanın bütünüyle ölümsever ya da bütünüyle yaşamsever olduğu anlamına gelmez.
Kendilerini bütünüyle ölüme adamış kişiler vardır; bu kişiler çıldırmışlardır.
Öte yanda kendilerini bütünüyle yaşama adamış kişiler vardır; bunlar da bir
insanın ulaşabileceği en yüce amacı gerçekleştirmiş kişiler olarak bizi
etkilerler. Birçok insanda değişik karışımlarda hem yaşamsever hem de ölümsever
eğilimler bir arada bulunur. Burada önemli olan – iki eğilimden birinin kesin
varlığı ya da yokluğu değil – canlılarla ilgili olgularda her zaman görüldüğü
gibi, hangisinin ağır basarak insan davranışını belirlediğidir.”[1]
Bu iki eğilim ileri
derecelerde iki farklı eğilimle beraber ortaya çıkmaya başlar, ve bu iki
eğilimin ileri derecelerini yaşayan insanların artık öbür şıkkı seçme şansları
kalmamıştır.
Buradaki esas husus
dünyanın ve toplumun kapitalizm tarafından nekrofil bir yapıya evrilmesidir.
Gelecek yazıda bu konulara
değineceğim.
D.M.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder