Eğitim öğretim kurumları aslında başından beri en çok
bir tek şeyi vurgular: Çalışmak. Eğitim, okuma yazma öğreniminden bir deneyi
yorumlamaya kadar bizden hep çalışmayı ister. Burada karşı olduğum şey çalışmak
değil, bu eylemin gerçekleştirilme biçimi ve amacı. Eğitim sistemi öğrenciye
çalışmayı hep bir ödül-ceza sistemiyle yaptırmaya çalışır. Ödevleri yapılırsa
öğrencinin notu yükselir ve ona iyi gözle bakılır (öğretmen tarafından),
sınavdan yüksek bir not alır.
Yapmayan içinse tam tersi söz konusudur. Öğretmeni
tarafından azarlanır veya ailesine şikayet edilir, dolayısıyla yedi yaşından
itibaren öğrenci, bir rekabet ortamına atılır. Tüm bunlar öğrencileri
çalışmadan soğutur. Çalışmak eylemi ona itici ve zorunda kalmadıkça yapmayacağı
bir eylem haline gelir. Birey olarak kabul edildiği on sekiz yaşına kadar ya
okul ve çalışma, ya da bilgisayar oynama
ve televizyon seyretme ikilemine girer. Hayatının bunlardan ibaret olduğuna
kanaat getiren öğrencinin, eğitim hayatı bitse bile artık hayata bakışı
daralmıştır ve en önemlisi emeğe bakışı ciddi ölçüde zararlı bir konuma
gelmiştir. Gördüğü eğitimin tahribatından dolayı bir şeylere emek vermek
istemez. Her şeyi tıpkı ödevini yaptığı veya ders çalıştığı gibi kolay yoldan
halletmek ister. Her şeyin kolayına kaçan, emek vermeden kazanmak isteyen
bugünün öğrencileri, yarının toplumlarını yaratacak bu insanlar, bu felsefeyle
yoğrulur. Emek kavramından soğumuş öğrenciler sosyal yaşamda herhangi bir
aktiviteye de o gözle bakarlar. Müzik yapmaya, araştırmaya veya sorgulamaya
ilgi duymazlar, çünkü bunlar emek ve çalışmayı gerektirir.
Üstüne iyi düşülmemiş ve üstünde çalışılmamış,
kısacası emek verilmeden yapılmış bir yasa, insanları koruyamaz, suçları
önleyemez. Zeminine ve yapısına gereken önem verilmemiş bir bina yıkılacaktır, üstünde
iyi düşünülmemiş bilimsel araştırmalar yerinde saymaya mahkumdur. Kısacası
emeğe saygı duymayan bir toplum insanca yaşayamaz. Tabi burada eğitimin
soğuttuğu diğer eylemlerin bazılarından da bahsetmemiz gerekir.
Eğitim süresince sürekli bir şeyler okuması istenen ve
bu okuduğu şeyler çoğunlukla sıkıcı geldiğinden ve bir ödev ahlakıyla
yaptırıldığından öğrenci bir alışkanlık haline getirmesi gereken bir eylemden
hayatı boyunca soğumuş biri olarak çıkar. Bu eğitim süreci cahil ve
sorgulamadan uzak insanlar yetiştirir. Bu da sistemin istediği insan yapısının
temelidir. Sistem, yaptıkları eylemleri sorgulamaktan uzak olan halktan, bugün
cebindeki parasını çalar, yarın haksız bir savaşa ikna eder, istediği her şeyi
yaptıracak hale getirir.
Emek vermekten ve okumaktan soğumuş bir toplumun nasıl
yaratıldığını bu yazıda kısaca işledik. Gelecek yazımızda, bu sistemin geçmişte
nasıl işletildiğini ve kimler tarafından nasıl yıkılmaya çalışıldığını ve çözüm
önerilerini inceleyeceğiz. Tabi bu yazıyla bu çürümüş sistemin sadece bir
yönünü mercek altına aldığımızı hatırlamakta yarar var.
R.V.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder